İzmir Diyanet-Sen 2 Nolu Şube Başkanı Nail ÇELİK; “İzmir Barosu’nun yaptığı Hutbeye değil İnanca saldırıdır” Dedi.![]() İzmir Diyanet-Sen 2 Nolu Şube Başkanı Nail ÇELİK; “İzmir Barosu’nun yaptığı Hutbeye değil İnanca saldırıdır” Dedi. 15 Ağustos 2025 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayımlanan Cuma hutbesine yönelik olarak İzmir Barosu Başkanlığı tarafından yapılan açıklama, hukuki sınırları aşan, dini özgürlükleri ve ifade hakkını görmezden gelen bir tutum sergilemektedir. 1. Diyanet’in Görevi ve Yetkisi Diyanet İşleri Başkanlığı, Anayasa’nın 136. maddesi uyarınca din hizmetlerini yürütmekle görevli Anayasal bir kurumdur. Bu çerçevede İslam dininin temel kaynaklarına dayalı olarak dini konularda açıklamalarda bulunması, görev tanımının bir parçasıdır. Hutbede yer alan mirasla ilgili ifadeler, İslam hukukunun kadim hükümlerine dayanmaktadır ve bu bağlamda dini bir perspektif sunmaktadır. Bu tür açıklamaların laiklik ilkesine aykırı olduğu iddiası, Diyanet’in varlık sebebini inkâr anlamına gelir. 2. İfade Özgürlüğü ve Dini İnanç Hakkı Anayasa’nın 24. maddesi uyarınca herkes din ve vicdan özgürlüğüne sahiptir. Diyanet’in dini ölçülere dayalı açıklamaları, bu özgürlüğün bir tezahürüdür. İzmir Barosu’nun açıklamasında yer alan “toplumsal baskı ile üretilen rıza, rıza değildir” şeklindeki yorum, bireylerin dini inançlarını özgürce yaşama hakkını küçümseyen bir yaklaşımı yansıtmaktadır. Dini değerleri benimseyen bireylerin miras paylaşımında bu ölçülere göre hareket etmeleri, kendi iradelerinin bir sonucudur ve saygı ile karşılanmalıdır. 3. Hukuki Çerçeve ve Rıza Kavramı Türk Medeni Kanunu miras paylaşımında eşitliği esas alır; ancak tarafların kendi aralarında rızaya dayalı farklı bir paylaşım yapmaları mümkündür. Diyanet’in hutbesinde vurgulanan “rıza” kavramı, bu bağlamda hukuki bir zemine sahiptir. Rızaya dayalı tasarruflar, Medeni Kanun’un 676 ve devamı maddelerinde düzenlenen miras sözleşmeleri ve feragat hükümleriyle uyumludur. 4. Toplumsal Çoğulculuk ve Saygı Türkiye toplumu Dini değerlere bağlıdır. Bu nedenle, dini yorumların kamusal alanda yer alması, toplumsal çoğulculuğun bir gereğidir. İzmir Barosu’nun açıklaması, bu çoğulculuğu yok sayan, tek tip bir düşünceyi dayatan bir tutum sergilemektedir. Hukukun temel ilkesi olan çoğulculuk ve hoşgörü, farklı yaşam biçimlerine ve inançlara saygıyı gerektirir. Sonuç Olarak Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hutbesi, dini bir perspektif sunmakta olup, herhangi bir hukuki düzenlemeyi değiştirme amacı taşımamaktadır. Bu hutbeye yönelik İzmir Barosu’nun açıklaması, ifade özgürlüğü ve dini inanç hakkı açısından sakıncalı bir tutumdur. Memur-Sen’e bağlı Diyanet-Sen olarak, Hukukun temel ilkeleri çerçevesinde, farklı görüşlerin saygı ile karşılanması gerektiğini hatırlatıyor; Dini değerlerin kamusal alanda ifade edilmesinin bir hak olduğunu savunuyoruz. Saygılarımızla, Nail ÇELİK İzmir Diyanet-Sen 2 Nolu Şube Başkanı
|
194 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |