
SÜLEYMAN HİLMİ TUNALI YAD EDİLİYOR![]() Son devrin din alimlerinden Süleyman Hilmi Tunahan vefatının elli üçüncü senesinde sevenleri tarafından yad ediliyor.  Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri, Cumhuriyet’in ilk yıllarından başlayarak 1960’lı   yılların başına kadar bu memlekette Ümmet-i Muhammed’in iman selameti   için mücadele etmiştir.  ZOR YILLAR  Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri’nin din ilimlerini ve Kur’an-ı Kerim öğretme seferberliğinde bulunduğu yıllar "zor yıllar"dır... Süleyman Efendi’nin din düşmanlarına karşı yaptığı mücadelenin boyutlarını kavramak için zor yılların şartlarına şöylece bir göz atmak yeterli olacaktır...  O dönem, medreselerin  kapatıldığı, fakirliğin kol gezdiği,  insanların bir gecede alfabesiz  kaldığı, evine ekmek alacak parası  olmayanlara kasket lüksü  yaşatıldığı, camilerin hocasız, minarelerin  ezansız, meyyitlerin  gassalsız bırakıldığı bir dönemdir...  O  dönem, günübirlik mahkemelerin jet hızıyla kararlar verdiği,   çocukların kitaptan uzaklaştırıldığı, bir gecede kahraman olanların   halkın kahramanlarının canına kastettiği, ak saçlı alimlerin sakallarından sürüklenerek eziyet gördüğü, ninelerin gözyaşlarının yaşmaklarını ıslattığı bir dönemdir...  O  dönem, bebeklere isimlerinin ezan sedasıyla beraber  kulaklarına  üflemekten mahrum bırakıldığı, kelplerin salıverilerek  taşların  bağlandığı bir dönemdir...  O  dönem, cami kitabelerinden reisü’l-küttap hatlarının  sökülerek  yerlerine yeni mahsul Latin harflerinin kazınadurduğu,  kürsülerin  hatipsiz, rahlelerin karisiz, mescidlerin cemaatsiz  bırakıldığı bir  dönemdir...  O  dönem, eğitimin muasırlaştığı (!), kadınlara özgürlüklerinin   bahşedildiği (!), velhasıl korkunun ve zulmün cehennem kuşağının   inananların kalplerini mengeneye aldığı bir dönemdir...  KUR’AN MÜCADELESİ  Etrafın yangınlar içerisinde olduğu, bilenlerin bildiklerini gizlemek   zorunda kaldığı, şehirlerde birinci şube sivil polislerinin, köylerde de   jandarmaların ulema avına çıktığı, iki kişinin bir arada dini   meselelerden bahisler açamadığı bu "zor yıllar"da Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri her şeye rağmen (her şeye rağmen ibaresinin içerisine yağlı urgan da dahildir) Kur’an ve iman mücadelesinin sembolü olmuştur.  Baskınlara, iteklemelere, günübirlik mahkemelere inat; o meydan-ı tedriste bir başına mücadele etmiştir. İman ve Kur’an mücadelesidir bu... Bu mücadelenin hedefi yalnızca tek bir cümleye sığıveren bir hayat felsefesidir: "Çamura batmış Ümmet-i Muhammed’in evladının çamurdan kurtarmak."  Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri, Manastır Medresesi ve Silistre Rüştiyesi’ndeki   tahsil yıllarından sonra Medresetü’l-Kuzat’tan (Hukuk Fakültesi) mezun   olarak, hayatını bizim insanımızın iman ve fazilet mücadelesine   adamıştır  Bundan sonrası hüzün ve gözyaşı ile yad edilecektir. Büyüklerin gözünde   nedir ki işkence... Yağlı urgan neyi ifade eder Rabb’e kavuşmaktan   gayrı...  Kur’an-ı   Kerim’ler vardır okuyucularını; minareler vardır müezzinlerini;   mektepler vardır talebelerini; cenazeler vardır yıkayıcılarını bekler...   "Tanrı uludur" nidalarını işite işite ihtiyar delikanlıların kulakları   fani seslere aldırış etmez olmuştur artık.  Ve bir ferman dolaşır ortalıklarda "Memleket gökten gelen kanunlarla idare edilemez!"  Gönüllere de hükmedemezler ya! Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri, olan bitene aldırmadan, canı bahasına Kur’an-ı Kerim ve Kur’an-ı   Kerim’den neş’et eden ilimleri okutmaktadır. Fakat talebe okutulması   ihtimal dahilinde bulunan tüm mekanlar muhasara altındadır. Yaylalarda,   mahzenlerde, mağaralarda, trenlerde, değirmenlerde, otobüslerde, çatı   aralarında dersler okunmakta ve Kur’an talebelerinin adetleri çığ gibi çoğalmaktadır.  Süleyman Efendi Hazretleri gün olur dağ başlarına alır götürür   talebelerini, gün olur bir pınarın başına, bir başka gün yaylalara...   Buralarda bir müddet ilim tahsiline devam edildikten sonra, karşılarına   "Din öğretenleri tevkif etmekle görevli memurlar" çıkagelir soluk   soluğa. Soruşturmalar birbirini takip ederken Süleyman Efendi,   talebelerini bucak bucak dolaştırarak derslerine devam eder. Bir gün bir   camide diğer gün başka bir camide. Camiler kuşatma altına alınınca,   talebeleriyle birlikte Haydarpaşa’dan hareket eden trene binilir,   Arifiye istasyonuna kadar ders okunur. Ardından tekrar Haydarpaşa’ya   geri dönülür. Günler böylece birbirini takip eder. Bütün soruşturmalara,   tacizlere, takibata ve fiziki sıkıntılara rağmen mücadeleden taviz   verilmez.  Bu noktada Süleyman Efendi Hazretleri’nin önemli bir prensibi vardır. "Ölüme gidiyor olsak da derslerden taviz vermeyiz."  Günden güne jandarmalara ve sivil polislere inat, iman mücadelesinin bayrağı daha yüksek burçlara asılmaktadır. Çünkü, Hakk Teala "İnkarcılar istemese de Allah (c.c.) nurunu tamamlayacaktır." buyurmaktadır. Kur’an talebelerinin ve Kur’an kurslarının sayısı artmaktadır. Dinini ve diyanetini öğrenen her bir talebe Anadolu’nun muhtelif bölgelerine giderek, "Devrimler burcuna asılarak çamura düşmüş Ümmet-i Muhammed’in evladını çamurdan kurtarmak"la vazifelendirilir. Ve Anadolu’da yeniden topyekün bir İslami diriliş hareketine başlanmış olur.  Geceleri postakilerde yol bulan gözyaşları, sabahlara varan iltica,   gözyaşı ve murakabeler meyve vermektedir. İhlas ve samimiyetle atılan   tohumlar meyveye durmaz mı? Cenab-ı Hakk, darda kalan kullarına yardım   etmez mi?  Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri, sorgulamalara ve sürgünlere rağmen hizmetlerini   devam ettirir. Birinci şubenin tabutluklarında işkence görür. Kur’an okuttuğu için idamla yargılanır. Kütahya Hapishanesi’nde 59 gün tevkif   edilir. Ve hakkında açılan bütün davalardan beraat ederek bir tek gün   bile mahkumiyet almaz.  TEVAZU SAHİBİ  Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri mutevazı bir zattır. "Dava muzaffer olsun da, varsın bizim yerimiz camiinin pabuçluğu olsun" diyebilecek kadar mahfiyetkardır. Herkese kol-kanat gerer. Kur’an ilmini öğretmede gani davranır. Her seviyeden talebeye kucak açarak,   Allah’ın hiç bir kulunu geri çevirmez Ancak evinin yolunu bulabilecek   kadar zeka sahiplerini dahi ders halkasına dahil eder. Hizmetlerinin   karşılığını yalnızca ve yalnızca Allah’tan bekleyerek din alimlerinin   etrafında teşkil edilmeye çalışılan menfi imajları ortadan kaldırmaya   çalışır. Veren elin alan elden üstün olduğunu her fırsatta hatırlatarak   talebeleri gani gönüllü olmaya davet eder. Şahsi gelirlerini irşad   hizmetlerinde tasadduk der. Talebelerini harçlıksız bırakmaz. Sırf   harçlık almak için ders okumaya gelenleri bile boş çevirmez.  İLİM ÇİN’DE DE OLSA GİDİP ALINIZ  Sevgili Peygamberimizin (sav) yukarıda zikrettiğimiz hadisini şiar   edinen Süleyman Efendi Hazretleri, daha talebeliği yıllarında   arkadaşları arasında çalışkanlığı, zekiliği ve efendiliğiyle temayüz   ederek, ilk tahsilini tamamladığı Manastır Medresesi’ni ve Silistre   Rüştiyesi"ni dereceyle bitirir. Fatih Medresesi Dersiamlarından Bafralı   Ahmet Hamdi Efendi’nin tedrisatından da birincilikle icazetname alır.   Medresetü’l-Kuzat (Hukuk Fakültesi) imtihanlarında da birinci olarak,   yüksek bir derece ile Kaadilik payesini kazanır. Tahsil hayatı boyunca   hocalarının gözdesi olan Süleyman Efendi, Süleymaniye Medreseleri’nin   Tefsir ve Hadis bölümlerinde okurken gayretleriyle arkadaşlarına numune   olarak, Medresetü’l Mütehassisin’den de birincilikle mezun olur.   Müderris olduktan sonra da ilmi çalışmalarına devam eder ve kitaplarla   olan dostluğu daha da ilerler.  Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri, Cenab-ı Hakk’ın dünyalığı dilediğine ilmi ise   çalışana verdiğine işaret ederek, talebelerinin ilme çalışmalarını   mütemadiyen teşvik etmiştir.  Kırık bir değirmeni kırk yıl bekleriz  Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri’nin irşad hizmetlerinin kısa zamanda netice vermesinin belki de en önemli sebebi affediciliğidir.  "Kırık bir değirmeni kırk yıl bekleriz" sözü Süleyman Hilmi Tunahan Efendi Hazretleri’nin merhametinin sınırlarına işaret etmektedir.  Talebelerine kuşatıcı bir şefkatle muamelede bulunan Süleyman Efendi   Hazretleri, iyi ahlakla ahlaklaşmanın gereği üzerinde durmuştur.  GAZETELERİ DESTEKLEDİLER  Süleyman Efendi, İslami hizmetlerin daha geniş kitlelere   ulaştırılmasında güçlü gazetelere ve dergilere ihtiyaç duyulduğunu ifade   etmektedir. O dönemler, keçisi çalınan müftünün, devrin gazetelerinde   keçi çalmakla itham edildiği ibretamiz günlerdir.  Bu sebeble Necip Fazıl’ın Büyük Doğu’suna hatırı sayılır miktarda   destek olur. Cevat Rıfat Atilhan’a ve Necip Fazıl Kısakürek’e neşriyat   hususunda maddi yardımlarda bulunan Süleyman Efendi Hazretleri,   gazeteleri ve dergileri İslami hizmetlerin büyümesinde kıymetli bir   vasıta olarak görür.  GÖNÜLLERE HİTAP ETTİ  Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri, Ümmet-i Muhammed’in gönül evlerinin mamur olması   için gayret sarf ederek, gönüllere hitap etmiştir. Vücudun salim olmasında kalbin salih olması gereğinin altını çizerek, kalplerin ıslah edilmesinin önemine vurgu yapmıştır.  Cemiyetin içerisindeki huzursuzlukların ancak fert fert nefislerin   ıslah edilmesiyle ortadan kalkabileceğini ifade ederek, içtimai erozyonu   önleyebilmek için yoğun bir mesai sarf etmiştir.  Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri gönüllere hitap ederek, talebelerine maddi ilimlerin   yanında manevi ilimlerin de altın anahtarlarını vererek, nefis   tezkiyesi ve nefis muhasebesinin gereği üzerinde durmuştur.  Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri, Seyyidler Zinciri’nin otuzüçüncü halkasını teşkil   etmiştir. Batıni cepheden feyz-i ilahi ile nasipyar olarak, Selahuddin   İbn-i Mevlana Siracüddin (K.S.) Hazretleri’ne intisab ederek, seyr-i   sülüklerini tamamlamışlardır. Bir müddet sonra kendilerine isabet eden   tecelliyatın büyüklüğünden, Üstadı Selahuddin İbn-i Mevlana Siracüddin   (K.S.) Hazretleri eliyle, İmam-ı Rabbani Müceddid-i Elf-i Sani Ahmed-i   Faruk-ı Serhendi Hazretleri’nin ruhani nisbetlerine bağlanmışlardır. Süleyman Hilmi Tunahan (K.S.) Hazretleri bu suretle Seyyidler Zinciri’nin otuz üçüncü halkasını teşkil etmektedirler.  EHLİ SÜNNET İTİKADINI MÜDAFAA ETTİ  Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri, itikad ve amel noktasından Sevgili Peygamberimizin   (sav) temsilcisi olmuşlardır. Bid’atlere ve hurafelere karşı mücadele   etmişler, Şeriat-ı Muhammediyye’ye ve sünnet ikliminin genişletici   atmosferinde talebelerine ehlisünnet hassasiyetini aktarmışlardır. Kur’an-ı   Kerim’in ve Hadis-i Şerif’lerin dışındaki oluşumlarla yılmadan  mücadele  ederek, yalnızca Hakk’ın ve hakikatin hadimi olmuşlardır.  RAHMETLE YAD EDİYORUZ  İçtimai hassas dengelerin giderek bozulduğu, inananlara insafsız   dayatmalar getirildiği, cemiyetin iç dinamiklerini tehdit eden   çatırdamaların günbegün büyürken manevi kıymetlerin alabildiğince   küçüldüğü günümüzde Süleyman Efendi Hazretleri’nin aksiyonuna   ihtiyacımız var. Varsın, kitapların satır aralıklarına hapsedilmeye   çalışılsın. Yine varsın, gazetelerin hoş kokulu sütunlarında kendine bir   yer bulamasın... Milyonların gönlünde hayat bulmaktadır o.  İrtihalinin elli üçüncü yılında Süleyman Efendi Hazretleri’ni hayır ve rahmetle yad ediyoruz.  SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİNİN KNOROLOJİSİ  Tarih (Miladi/Rumi)  1888/1304 Süleyman Efendi (k.s.), Silistre’nin Hezargrad kasabasının Ferhatlar Köyü’nde dünyaya geldi.  1902/1318 Silistre Rüşdiye Mektebi’ni bitirdi.  1907/1323 Tahsiline devam etmek üzere İstanbul’a geldi.  1913 Bafralı Ahmed Hamdi Efendi’den birincilikle icazet aldı.  1914/1330 Darü’l-Hilafeti’l-Aliyye Medreseleri Kısm-ı Ali (Sahn) Medresesi’ne girdi. Doğrudan üçüncü sınıftan başladı.  1916/1332 Medresetü’l-Mütehassısin’in (Süleymaniye Medresesi) Tefsir-Hadis bölümüne kaydoldu.  1918/1334 İstanbul Müderrisliği Ruusu verildi.  1919/1335 Süleymaniye Medresesi’nin Tefsir-Hadis şubesinden mezun oldu.  1926 Doğduğu yer olan Ferhatlar’ı son defa ziyaret ederek 40 gün kaldı.  1928 Babası Osman Efendi vefat etti.  1936 Bilfiil irşad vazifesine başladı.  1939 İlk defa tevkif edilerek, birinci şubenin tabutluklarında 3 gün geçirdi.  1944 İkinci defa tevkif edildi. Birinci şube tabutluklarında 8 gün tutuldu.  1949 Kur’an Kursu açılmasına, sınırlı da olsa müsaade eden kanun yürürlüğe girdi.  1951 Şehzadebaşı’ndan Kısıklı’ya taşındılar. Çamlıca’da, bir iş adamının eski köşkünün birinci katında ilk Kur’an Kursu faaliyeti başladı.  1952 Çamlıca’da Aziz Mahmud Hüdayi Hazretlerinin Çilehanesinin yanında ilk resmi Kur’an Kursu, Üsküdar Müftülüğü’ne bağlı olarak açıldı.  1956 Cezayir Müslümanlarının Fransız sömürgeciliğiyle mücadelesi   esnasında, vaazlarında "Müslüman kardeşlerimize dua edelim" dediği için,   karakola çağrıldı ve ifadesi alındı.  1957 Bursa’da tertiplenen mehdilik hadisesi üzerine tutuklandı ve   Kütahya Hapishanesi’nde, 69 yaşında iken 59 gün hapsedildi. Yargılandı,   beraat etti.  1959 (16 Eylül Çarşamba) İstanbul Kısıklı’daki, Hane-i Saadetlerinde 72 yaşında oldukları halde dar-ı bekaya irtihal eyledi. Ajanslar  | 
5573 kez okundu  | 
Yorumlar | 
| Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |