• https://www.facebook.com/izmirdiyanet-sen.org
  • https://www.twitter.com/nail hoca çelik
  • https://www.youtube.com/nail hoca çelik

ROTASYON SORUNU BAŞBAKANA İLETİLDİ

Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu ve beraberindeki heyet, Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'na hayırlı olsun ziyareti gerçekleştirdi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu’na Diyanet İşleri Başkanlığı personeline uygulanan rotasyonun din görevlilerini rahatsız ettiği ve mağduriyetlere sebep olduğu iletilerek yeni bir düzenleme ile bu mağduriyetlerin giderilmesi istendi.

Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu ve beraberindeki heyet, Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'na hayırlı olsun ziyareti gerçekleştirdi.

Başbakanlık Yeni Bina'da gerçekleşen görüşmede Memur-Sen Konfederasyonu’nun taleplerini içeren kapsamlı bir çalışma dosyası, Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu tarafından, Başbakan Ahmet Davutoğlu'na sunuldu.

Heyette yer alan Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı ve Diyanet-Sen Genel Başkanı Mehmet Bayraktutar din görevlilerine uygulanan rotasyon sorununu ayrıntılı bir dosya olarak sunarken bunun yanında İlitam’a sınavsız geçiş hakkı, murakıpların statüsü, vaiz, murakıp, eğitim görevlileri, Teknik Hizmetler, Genel İdari Hizmetler ve Yardımcı Hizmetler sınıfında çalışanlara ek ödeme artışı ve Diyanet Akademisi konuların yer aldığı bir dosyayı da Başbakan Davutoğlu’na sundu.

ROTASYON UYGULAMASINDAN DİN GÖREVLİLERİ RAHATSIZ

17.06.2014 tarihli ve 29033 sayılı Resmi Gazete’de “Diyanet İşleri Başkanlığı Atama Ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

İdareler tarafından çıkarılan yönetmelik düzenlemeleri genellikle her kurumun kendi iç işleyişine yöneliktir. Yönetmelikler en başta Anayasaya daha sonra kanunlara ve çerçeve yönetmeliklere aykırı olarak düzenlenemez. Ayrıca kurumların yönetmelik düzenlemelerinde takdir yetkisi olsa da bu yetki keyfi olarak kullanılamaz. Bu itibarla Diyanet İşleri Başkanlığınca yayımlanan yeni Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nin bazı maddeleri özellikle rotasyon düzenlenmesi hukuk düzeni, idarenin sürekliliği, çalışma barışı ve uygulanabilirlik kapsamında değerlendirildiğinde pek çok sorunu kendi içinde barındırmaktadır.

Söz konusu yönetmelik Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde çalışan din görevlisi üyelerimizi oldukça rahatsız etmiş olup bu rahatsızlıklar sendikamıza yazılı ve sözlü olarak iletilmiştir.

Diyanet İşleri Başkanlığının uyguladığı Rotasyon’a göre; 2014 yılındaaynı yerde25 yılını doldurangörevlileri,
2015 yılındaaynı yerde20 yılını doldurangörevlileri,
2016 yılındaaynı yerde15 yılını doldurangörevlileri,
2017 yılındaise aynı yerde 8 yılını dolduran görevlileri kapsayacağı ifade edilmiştir.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın açıkladığı yeni yönetmelikte yer değiştirmelerde aranan verim tamamen tek taraflı ve çalışanı mağdur etmeye dönüktür.

1-İdareleri düzenleme yetkisi idarenin takdir yetkisinden ve Anayasa’nın 2. Maddesinde belirtilen hukuk devletinin bir gereği olan belirlilik, süreklilik, uygulanabilirlik ve düzenliidare ilkelerinden ve bunların dayanağını teşkil eden eşitlik ilkesinden kaynaklanmaktadır.

Bir hukuk devletinde, hukuk düzeninin belirliliği, sürekliliği ve uygulanabilirliği sağlaması esastır. İptali istenen düzenlemeler kuralın tam olarak ne olduğu konusunda yeterince açıklıktan, dolayısıyla belirlilik, uygulanabilirlik, süreklilik ve öngörülebilirlikten yoksundur ve bu durum hukuk devleti ilkesine aykırıdır. Çünkü hukuk devleti özellikle memur hukukunda sürekliliği, belirliliği ve uygulanabilirliği dolayısıyla hukuk güvenliğini gerçekleştirmeyi amaçlar. İdare takdir yetkisini keyfi kullanmamalı bu yetkiyi eşitlik ilkesine uygun olarak kullanmalıdır.

2-25.10.2011 tarihli ve 28095 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Diyanet İşleri Başkanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin bazı maddelerine Anayasamıza ve yasalarımıza aykırılık teşkil ettiğinden tarafımızdan Danıştay Beşinci Daire 2011/8904 E. sayılı dosyada İptal Davası açılmış ve henüz karar verilmemiştir. Açılan İptal Davası henüz sonuçlanmadan dava konusu yönetmelikte defalarca değişiklik yapılmıştır.

3-Bir başka hususta Diyanet İşleri Başkanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği 2011 yılında tamamen yenilenmiş olup bu yeni Yönetmelik dahi bu güne kadar beş defa değişikliğe uğramıştır. “Yamalı bohça” haline gelen Yönetmelik artık hem bütünlüğünü kaybetmiş hem de uygulanabilirliğini kaybetmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nca daha önce ön görülen yer değişikliği (rotasyon) düzenlemeleri tam ve eşit olarak hiçbir zaman uygulanamamış her zaman kurumun bir sorunu olarak kalmıştır. Sözkonusu düzenlemelerin de eşit bir şekilde uygulanması mümkün olmayıp kurum içi çalışma barışı ve huzurunu bozmaktan öteye gitmeyecektir.

4-Diyanet İşleri Başkanlığı yer değişikliğine ilişkin görev süresini hiçbir zaman net olarak belirleyememiştir. Tüm yönetmelik değişikliklerinde bu süre de defalarca değişmiştir. Örneğin bu değişiklikten önce de zorunlu yer değişikliği için görev süresi beş yıl olarak belirtilmekteydi. Görev yaptığı camide görevini başarı ile ifa eden hakkında şikayet olmayan cemaati ile iyi bir diyalog içinde bulunan bir personelin sırf sekiz yıl aynı camide görev yaptı diye görev yerinin değiştirilmesi hakkaniyete uygun düşmemektedir. Kamu Görevlilerinin belli bir süre hizmet ettikten sonra zorunlu olarak yerlerinin değiştirilmesi benzer kamu kurumlarında olmayan bir uygulamadır. Anayasa da kabul görmüş olan eşitlik ilkesi ve 657 sayılı yasaya hakim kılınan ilkeler uyarınca, Kamu Hizmetini yürüten personelin farklı uygulamalara tabi tutulamayacağı güvence altına alınmıştır.

Kaldı ki, 25.10.2011 tarihlive 28095 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Diyanet İşleri Başkanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin Hizmet gereği görev veya görev yeri değiştirme”başlıklı 19. Maddesinin (1) numaralı fıkrasında;“(1) Hizmet gereği görev veya görev yeri değişikliği, aşağıdaki hallerde yapılır: a) Hizmet için gerekli sayı ve nitelikte eleman ihtiyacının karşılanması,b) İhtiyaç fazlası eleman bulunduğunun tespit edilmesi,c) Teftiş veya soruşturma sonucu, ç) Başkanlıkça veya mahalli mülki amir tarafından görülecek idarî lüzum ve zaruretler bulunması, d) Bulunduğu yer ve görevde başarılı olamayanlara başka yer ve görevlerde denenme imkânı verilmesi,e) Çeşitli sebeplerle görevinin veya görev yerinin ortadan kalkması f) Hizmetlerin daha etkin ve verimli yürütülmesi için il müftülerinin yerlerinin değiştirilmesine ihtiyaç duyulması.” şeklinde tam yedi bent halinde düzenlenen yer değiştirme (atama) nedeni vardır.

Diyanet İşleri Başkanlığı uygulamada istediği personelin yerini rahatlıkla bu düzenleme uyarınca değiştirmektedir. Öyle ki başkanlık mevcut görev yerinde problemler veya başka türlü sorunlar (soruşturma/şikayet gibi) yaşayan personelin görev yerini direkt olarak değiştirmektedir. Görüleceği üzere başkanlık mevzuatında birden çok yer değişikliği düzenlemesi varken bunlara ek olarak bir de “zorunlu rotasyon” düzenlemesinin yapılmasında Kamu Yararı ve Hizmet Gereğinin bulunmadığı açıktır. Tam aksine bu düzenleme ile binlerce personelin zaruret yokken naklen atanmaları personel arasında huzursuzluklara ve hizmetlerin aksamasına neden olacaktır.

5-Yer değişikliklerinin aynı grup camiler arasında olmak üzere öncelikle aynı ilçe içinde, yer bulunamaması halinde il içinde, il içinde de yer bulunamaması halinde iller arası yapılması düzenlemesi kamu yararı ve hizmet gereği ilkeleri ile bağdaşmamaktadır.

Anılan düzenleme uyarınca bir ilçenin köyünde D grubu bir camide görev yapan din görevlisi yine o ilçenin başka bir köyünde bulunan D grubu bir camiye atanacak olup bir metropol şehirde A grubu camide görev yapan din görevlisi yine o metropol şehirde bulunan başka bir A grubu camiye atanacaktır. Yani ilçede görev yapan din görevlisi ilçede kalacak ilde görev yapan din görevlisi de ilde kalacaktır. Köyde görev yapan din görevlisinin şehirde görev yapma imkanı bu düzenleme ile ortadan kalkmaktadır. Bu şekilde yapılacak yer değişiklikleri ile verimliliğin sağlanamayacağı açıktır. Yani yer değişikliği düzenlemesi bu haliyle köy yerinde görev yapan din görevlileri için getirilmiş bir düzenleme olmaktan öteye gitmeyecektir.

Bir başka hususta bu şekilde yapılacak yer değişiklikleriyle pek çok personelin ilçede/ilde zor şartlarda kurduğu düzeni de bozulacaktır. D grubu camilerin sayısının yüzde 50-55 civarında olduğu düşünülürse çok farklı şartlarda D grubu camisinin de olacağı açıktır. Bir din görevlisinin lojmanı olan bir camiden lojmanı olmayan bir başka camiye atanması onun çalışma şevkini ve azmini kıracak bu şekilde yapılan yer değişikliği de hizmet gereğine uygun düşmeyecektir. Ülkemizde bulunan tüm camilerin aynı grup cami bile olsa sosyal ve fiziki şartları (örnek olarak her caminin lojmanı bulunmaması, camilerin şehir merkezlerine olan uzaklıklarının farklı olması gibi) da birbirlerinden tamamen farklıdır. Dolayısıyla Başkanlık personelinin içinde bulunduğu şartlar değerlendirildiğinde ve diğer kamu görevlileri ile karşılaştırıldığında Başkanlık personeli için yer değişikliği uygulamasının standart şekilde yapılmasının oldukça güç olduğu görülmektedir.

6-“Cami görevlilerinin yer değişikliği” başlıklı geçici 7. madde görev yaptığı camide yirmi beş yılını tamamlayan cami görevlilerinden başlamak üzere kademeli olarak yer değişikliği (rotasyon) zorunluluğu getirmektedir. Bu geçici madde düzenlemesi cami görevlilerinin toplu olarak görev yerlerinin değişmesini öngörmektedir. Yani bu düzenleme bir nevi toplu görevden alma tarzında yapılan bir düzenleme olup bu yönüyle de açıkça hizmet gereği ve kamu yararı ilkelerine aykırılık oluşturmaktadır.

Bu düzenle tamamen Başkanlığa has olup diğer Kamu Kurumlarında örneği olmadığından Anayasa ile teminat altına alınan “eşitlik ilkesi” ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa aykırıdır.

Bu düzenlemelerle adeta “göçebe din görevlisi” oluşmasına neden olacak binlerce kamu görevlisi yerinden edilecek, aile düzenleri bozulacak, çocuklarının eğitimleri aksatılacak, aidiyet ve sağlık sorunlarına neden olunacaktır.

Yıllarca bin bir güçlükle kurmuş olduğu düzeni bırakarak yeni mekanlara kapı aralayacak verimli personel, din hizmeti yapmak yerine çevre şartlarını iyileştirmekle, cami ve müştemilatı bakım ve onarımıyla, ailesinin sıkıntılarını gidermekle, çocuklarının yeni yere ilişkin psikolojisi ve okul sorunlarıyla ve en önemlisi maddi kaygıların giderilmesine yönelik problemlerle uğraşacaktır. Buda etkin ve verimli bir din hizmetini derinden etkileyecektir.

7-Cami görevlilerine zorunlu rotasyonun uygulanması halinde İdarenin de zor durumda kalacağı, personelin atanacağı yerler bakımından pek çok taleple ve adam kayırma iddialarıyla baş başa kalacağı açıktır.

8-Yeri değiştirilen binlerce personelin açacağı davalarla, hem Kamu Hizmetleri aksayacak hem de mahkemelerimizin dosya yükü artacaktır. Ayrıca binlerce personelin naklen atanması idareyi mali açıdan da sıkıntıya sokacaktır.

9-Cami görevlilerine “zorunlu yer değişikliği” getiren düzenlemeler haksız ve keyfi uygulamalara yol açacağından izah edilen nedenlerle hukuka aykırı olan bu düzenlemenin iptali uygun olacaktır.

10-Hukuka açıkça aykırı olan söz konusu yönetmelik maddelerinin yürürlükte kalması halinde idarece bunlara dayanılarak 120 bini aşan personeli ilgilendiren pek çok işlem tesis edileceğinden ileride telafisi güç veya imkânsız zararlara da neden olunacaktır.



TALEPLERİMİZ

Talep 1: İlitam’a Sınavsız Geçiş Hakkı

İlahiyat ön lisans programını bitiren Diyanet İşleri Başkanlığı çalışanlarına sınavsız lisans tamamlama hakkı tanınması ve İLİTAM program kontenjanlarının tüm talepleri karşılayacak ölçüde arttırılması din görevlilerinin eğitim seviyesinin yükseltilmesi açısından son derece önemlidir.

Gerekçe:

Din, insan hayatının her safhasında ve ömür boyu ilişki içerisinde olduğu bir müessesedir. Dinin bu özelliği onun eğitimini de önemli kılmıştır. Bu eğitimi verecek olan Din Görevlilerinin eğitimi ise çok daha büyük önem arz etmektedir.

Yaptıkları görev itibariyle her türlü kültürden, eğitim seviyesinden, ve her türlü mizaca sahip kişilerle muhatap olan ve onlara dinimizi anlatmaya çalışan din görevlilerimizin eğitim seviyelerinin imkanlar ölçüsünde yükseltilmesi topluma örnek ve önder olan, kanaat önderi konumundaki din görevlilerimizin bu konumlarını hakkıyla ifa edebilmeleri için bilgi, tecrübe, eğitim olarak hitap ettikleri toplumdan daha üst bir konumda olmaları gerekmektedir. Toplum üzerinde etkin, iyi eğitim almış bir din görevlisi toplumu da değiştirecek ve dönüştürecektir.

Ülkemizde her alanda olduğu gibi maalesef din görevlilerin eğitiminde de eksiklikler söz konusudur.

Şu anda din görevlisi alımında İlahiyat Fakültesi Mezunlarına öncelik verilmekle birlikte İmam Hatip Lisesi Mezunları da alınmaktadır.

Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde yaklaşık 30 bin civarında ilahiyat ön lisans programı mezunu çalışan mevcuttur. 4200 olan mevcut İLİTAM kontenjanı bu beklentiyi karşılamaktan çok uzaktır. Kurumumuz çalışanlarının eğitim seviyesinin yükseltilmesi açısından ön lisans mezunu çalışanlara Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve İç İşleri Bakanlığı’nda olduğu gibi sınavsız lisans tamamlama hakkının tanınması ve İLİTAM programı kontenjanının yükseltilmesi sağlanmalıdır.

Talep 2: Murakıpların Statüsü

Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesindeki murakıplık kadrosu unvanının müftülük müfettişi veya müftülük denetmeni olarak değiştirilmesi. Genel İdare Sınıfında bulunan Şube Müdürlerine eşdeğer kadro olarak değerlendirilmesi.

Gerekçe :

Bilindiği üzere, Başkanlığımızın taşra teşkilatında verdiği din hizmetlerinin denetimi, il ve ilçe müftülüklerine bağlı olarak görev yapan murakıplarla yerine getirilirken, 13.07.2010 tarihinde yürürlüğe giren 6002 Sayılı Kanunla murakıplık görevinin kademeli olarak iptal edilmesi ve bu görevin, aynı kanunun 12. maddesine göre vaizlere yaptırılması düşünülmüş ancak, takriben bir yıllık süre içerisinde bu uygulamanın doğru olmayacağı değerlendirilerek, 653 Sayılı KHK.’nin 10’uncu maddesiyle 400 yeni kadro ile beraber murakıplık görevi yeniden ihdas edilmiştir.

Yeni teşkilat kanunu ile, müezzin kayyımlık, imam-hatiplik, Kuran kursu öğreticiliği ve vaizlik kariyer meslek haline getirilmiş ancak, murakıplık kademeli olarak iptal edileceği düşünüldüğü için bu kanunda herhangi bir düzenlemeye gidilmemiş ve başkanlık personelinin tamamının özlük hakları ve mali durumlarında iyileştirmeler yapılırken, murakıplar için herhangi bir iyileştirme yapılmamıştır. (Örnek olarak İl Müftü Yardımcısı, İlçe Müftüsü, Eğitim Görevlisi ve mesleği ile ilgili yüksek öğrenim mezunu olup Vaiz kadrosuna atananların tazminatları %175’ine yükseltilmiş, şube müdürleri ve vaizlerle eşdeğer kadro olan murakıpların tazminatları ise din hizmetleri sınıfına dâhil kadrolarda bulunan imam-hatip ve müezzin kayyımlarla aynı tutularak % 95 kapsamında değerlendirilmiştir.)

Yeni Teşkilat Kanunu çerçevesinde yayımlanan, D.İ.B. Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin 18’inci maddesinin 1/ç bendine göre murakıpların atama usulü, Diyanet merkez ve taşra teşkilatında üst düzey görevlerde bulunan personelle birlikte, İnsan Kaynakları Genel Müdürünün teklifi üzerine Başkan onayı ile yapılacağı hükme bağlanmış, aynı yönetmeliğin 32/1-b maddesine göre de murakıp, İşletme müdür yardımcısı, şube müdürü, yayınevi satış müdürü, vaiz ve cezaevi vaizi ile eşdeğer kadro olarak kabul edilerek 2. Kademede yer almıştır.

Sayıları yüz bini aşan Diyanet taşra teşkilatındaki hizmetlerinin denetiminin artık bir ihtiyaç olduğu ve murakıplığın yeniden ihdasını sağlayan son 653 Sayılı KHK. ile, şimdiye kadar sadece cami hizmetlerini denetleyen bir murakıp anlayışından, “.. İl ve ilçe müftülüklerine bağlı olarak taşra teşkilatında Başkanlıkça yürütülen hizmetlerin denetimiyle görevli..” murakıp anlayışına geçildiği anlaşılmaktadır.

Ancak, bütün Devlet kurumları yaptıkları mevzuat değişiklikleri ile, çalıştırdığı personelin çalışma şartları, idari, mali ve özlük haklarının iyileştirilmesini amaçladığı gibi, Başkanlığımızda taşra teşkilatında yürüttüğü hizmetleri en iyi şekilde denetleyebilmesi için çalıştırdığı denetim elemanlarının çalışma şartları, idari, mali ve özlük haklarında gerekli iyileştirmeleri yapması haklı bir beklenti oluşturmaktadır. M.E.B.lığı ve Maliye Bakanlığı gibi diğer Devlet kurumlarının örneklerinden de hareket edilerek (İlköğretim Müfettişi/Eğitim Müfettişi/Denetmeni ile Vergi Denetmeni/Müfettişliği düzenlemeleri), yıllarca bir müfettiş gibi hizmet ettiği halde, denetlediği memurların çoğundan daha az bir ücret alan murakıpların hak ettikleri statü ve unvana kavuşturulmaları, denetim, inceleme, soruşturma ve ön inceleme gibi belli bir uzmanlık gerektiren Başkanlık hizmetlerinin zamanında, yerinde etkin ve verimli bir şekilde yapılmasını da sağlayacaktır.

Başkanlığımızın, İl Milli Eğitim Müdürlüklerindeki Eğitim Müfettişliği veya Eğitim Denetmenliği örneklerini de değerlendirerek, İl Müftülüklerine bağlı İl Teftiş Kurulu veya İl Denetim Başkanlığı oluşturulması ve mevcut murakıpların Müftülük Müfettişi veya Müftülük Denetmeni unvanı verilmek suretiyle statü, özlük ve mali haklarında iyileştirmeler yapılmalıdır.

Talep 3 : Ek Ödeme Artışı

1.Vaiz ve murakıp kadrolarında bulunanlar için % 170 ve Eğitim Görevlisi kadrosunda bulunanlar için %180 oranında DİB Teşkilat Kanunu’ndaki duruma göre ek ödeme yapılması.

2.Eğitim görevlisi ve vaizlerin din hizmetleri tazminatının %170 oranında düzenlenmesi.

3.Teknik Hizmetler, Genel İdari Hizmetler ve Yardımcı Hizmetler Sınıfında Yer Alan Personel için mevcut ek ödeme oranlarının 25 puan artırılması için gerekli düzenleme yapılması

Gerekçe:

666 Sayılı KHK ile memurların çoğunluğunun ek ödeme oranları tatmin edici olarak düzenlendiği halde Kadroları Din Hizmetleri Sınıfında yer alan personelden Vaiz ve eğitim görevlisi kadrolarında bulunanlar için 66 puan ve diğer kadrolarda bulunanlar için ise 65 puan olarak düzenlenmiştir. Bu durumda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın %95’ ini oluşturan İmam-Hatip, Müezzin Kayyım, Kuran Kursu Öğreticisi, Vaiz Ve Murakıp kadrosunda yer alanlar 666 sayılı KHK ile getirilen avantajlardan yararlanamamış olmaktadırlar. Bu nedenle ek ödeme oranları hiç değilse 25 puan arttırılarak diğer personele sağlanan ek ödeme oranına yaklaşılmış olacaktır.

Diyanet İşleri Başkanlığı merkezinde çalışan personele Diyanet İşleri Başkanlığı Teşkilat Kanunu’nda ön görülen zam ve tazminatlar genelde tavan rakamdan ödeme yapılacak şekilde düzenlendiği halde, Din hizmetleri tazminat bölümünde bu uygulama aşağı çekilerek İl Müftü Yardımcıları için yüzde 170, Eğitim Görevlileri için (ihtisas) yüzde 145, Vaizler ve diğer personel için yüzde 125 olarak uygulanmaktadır.

Bu kategoride yer alan bütün sınıflar için Din Hizmetleri Tazminatı’ nın kanunun imkan tanıdığı yüzde 175 üzerinden ödenmesi konusunda düzenleme yapılmalıdır.

Bilindiği üzere, 666 sayılı "Kamu Görevlilerinin Mali Haklarının Düzenlenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname" 02/11/2011 tarihinde resmi gazetede yayımlanmıştır. Söz konusu KHK kamu görevlileri arasındaki ücret dengesizliğinin giderilmesi maksadıyla çıkarılmış olmasına rağmen; aşağıda arz ve izah edilen sebeplerle, Diyanet İşleri Başkanlığı personelinden, Kararnameye ekli (I) SAYILI CETVEL'in 6. sırasının (a) bendinde yer alan "vaiz ve eğitim görevlileri" ile (b) bendinin kapsamına giren murakıpların mali haklarında emsallerine uygun olarak gerekli düzenleme yapılmadığı anlaşılmıştır.

Diyanet İşleri Başkanlığı mevzuatında "il müftü yardımcısı, ilçe müftüsü, eğitim görevlisi, vaiz, murakıp ve müdürler birbirine yakın ve eşdeğer kadrolar olarak düzenlenmiştir. Bu kadrolarda istihdam edilecek personelin mesleğe girme şartları konusunda da birbirine yakın düzenlemeler söz konusudur. Eğitim görevlileri ve vaizlerin mesleğe girebilmeleri için ilçe müftülüğünde olduğu gibi dört yıllık dini yüksek öğrenimin yanında Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından açılan ihtisas kursunu (30 ay süreli) bitirmeleri ya da ilahiyat alanında doktora yapmaları gerekmektedir.

Diğer taraftan eğitim görevlileri ve vaizler, 657 sayılı Kanunun "Din Hizmetleri Tazminatı" bölümünde diğer din hizmetleri personelinden ayrılarak "a) İl müftü yardımcısı, ilçe müftüsü, eğitim görevlisi ve mesleğiyle ilgili yüksek öğrenim mezunu olup "vaiz" kadrosunda bulunanlar" şeklinde il müftü yardımcıları ve ilçe müftüleriyle aynı kategoride yer almaktadır.

Öte yandan eğitim görevlileri, müftü ve vaiz yetiştirmek üzere açılmış olan eğitim merkezlerinde görev yapmakta, murakıplar taşrada il müfettişliği görevini ifa etmektedirler. Ancak ek ödeme oranları vaiz ve eğitim görevlisi kadrolarında bulunanlar için % 66, murakıplar için % 65 (bu oran imam-hatip ve müezzin kayyım gibi diğer personel için de aynıdır) olarak belirlenmiştir. Ek ödeme oranı ilçe müftüsü ve şube müdürleri için ise %170 olarak belirlenmiştir.

Halen yürürlükte bulunan "Din Hizmetleri Tazminatı" da il müftü yardımcısı ve ilçe müftüleriyle aynı grupta yer almalarına rağmen eğitim görevlisi ve vaizler için % 125 olarak düzenlenmiştir. Kanuni üst sınırı % 175 olan din hizmetleri tazminatı, il müftü yardımcıları ve ilçe müftüleri için ise yüzde 170 olarak uygulanmaktadır.

Eğitim görevlisi, vaiz ve murakıp kadrolarında istihdam edilen personelin mağduriyetlerinin önlenmesi, mali haklarının korunması ve nitelikli elamanların istihdamında sıkıntı yaşanmaması maksadıyla tazminat ve ek ödemelere ilişkin iyileştirici düzenleme yapılmalıdır.

Talep 4: Diyanet Akademisi

Din görevlisi olmak zor ve sorumluluğu ağır bir görev olduğu için göreve yeni başlayan din görevlileri Diyanet Akademisinde verilecek eğitimle bu göreve hazırlanmalıdır. Bunun için Diyanet Akademisi veya benzer şekilde eğitim kurslarının düzenlenmesi

Gerekçe:

Diyanet İşleri Başkanlığı halen boş kadrolarını doldurmak için din hizmetini sunan personel alımı gerçekleştirmekte, görevin önemine binaen lise, ön lisans ve lisans düzeyinde personel alınmaktadır. Göreve başlayan personele verilen eğitim yetersiz kalmaktadır. Ülke genelinde din hizmetinin kaliteli personelle etkin bir şekilde sağlanması için Diyanet Akademisi kurulmalı ve bilgi seviyesi yüksek kaliteli personel ihtiyacının karşılanması için eğitim hizmeti sağlanmalıdır.

Kamu Görevlilerinin sorunlarının görüşüldüğü ziyarette, Memur-Sen tarafından Başbakan Davutoğlu'na sunulan talepler dosyasında şu ifadelere yer verildi:

A) Toplu Sözleşme Hükümlerinin Uygulanması

Merkez Teşkilatı Birimlerine Yönelik Servis hizmeti 2014-2015 yıllarını kapsayan 2. Dönem toplu sözleşme görüşmeleri sonucunda imza altına alınan toplu sözleşmenin “Büro Bankacılık ve Sigortacılık Hizmet Koluna İlişkin Toplu Sözleşme” başlıklı birinci bölümünün 6 ncı maddesinde; “Bakanlıklar ve bağlı kuruluşlarının merkez teşkilatında görev yapan personele mesaiye geliş ve gidişleri için servis hizmeti sağlanması konusunda çalışma yapılacaktır” hükmüne yer verilmiştir. Ancak, toplu sözleşmenin imzalandığı tarihten bu yana 13, yürürlüğe girdiği tarihten bu yana 9 ayı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen, sözleşme hükmünün gereği yapılmamıştır. Toplu sözleşme hükmünün uygulanmaması, kamu görevlilerine yönelik mağduriyet oluşturmak yanında, toplu sözleşmeye dayalı sorumlulukların ihlali sonucunu da oluşturmaktadır. Bu çerçevede, Bakanlıklar ve bağlı kuruluşlarının merkez teşkilatı birimlerinde görev yapan personele yönelik servis hizmeti sunulması sorumluluğunun bir an önce yerine getirilmesi açıktır. Servis hizmeti sunulmasına yönelik süreç tamamlanıncaya kadar 1 Ocak 2014 tarihinden geçerli olmak üzere söz konusu personele ulaşım tazminatı ödenmesi ya da toplu taşım kartı verilmesi yönünde tedbir uygulaması yapılması mağduriyetin giderilmesini sağlayacaktır.

B) Kamu Personeli Danışma Kurulu Toplantısı Kararları; 2014 Nisan KPDK toplantısında, toplu sözleşme sürecinde varılan karar doğrultusunda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanan Kanun Tasarısı Taslağı, Kurul tarafından değerlendirilmiş ve taslağın Başbakanlığa sunulması hususu da kamuoyuyla paylaşılmıştır. Kamu Personeli Danışma Kurulu’nda uzlaşılan ve aşağıda yer verilen konuların; yeni yasama yılında ivedilikle kanunlaştırılması kamu personel sisteminin güçlendirilmesine ve kamu görevlilerinin beklentilerinin karşılanmasına katkı sağlayacaktır.

KPDK’da Uzlaşılan ve Kanun Tasarısı Hazırlığı Tamamlanan Talepler

a- Disiplin Cezalarının Affedilmesi

Kamu görevlilerinin disiplin cezalarının affına yönelik son düzenleme 2006 yılında yapıldı. Bu düzenlemeyle, 14 Şubat 2005 tarihine kadar işlenmiş olan fiillere dayalı disiplin cezaları affedildi. O tarihten bugüne aradan geçen 8 yıllık süreçte, kamu görevlilerinde disiplin cezalarının affına ilişkin düzenleme yapılması yönünde üst düzeyde bir beklenti oluştu. Bu kapsamda; 14 Şubat 2005 tarihinden sonra işlenen fiillere bağlı olarak verilen disiplin cezalarının affına yönelik bir düzenleme yapılmasını talep ediyoruz. (Kamuoyu gündeminde yer alan hakim ve savcılara yönelik 14 Şubat 2005 ila 1 Eylül 2013 tarihine kadar işlenmiş fiillere yönelik sicil/disiplin affına ilişkin düzenleme yapılacağına ilişkin husus da dikkate alınarak bütün kamu görevlilerine yönelik bir disiplin affı düzenlemesi yapılması yönünde tercihte bulunulması daha uygun olacaktır.)

b- Emekli ikramiyesinde 30 yıllık süre sınırının kaldırılması

Kamu görevlilerinin emekli ikramiyeleri, çalıştıkları süre daha uzun olsa da maksimum 30 yıl üzerinden ödenmektedir. Diğer taraftan, ikramiye ödenmediği halde 30 yıllık çalışma süresini tamamlayanlardan sosyal güvenlik primi kesintisi yapılmaya devam edilmektedir. Bu ise kesinti yapılırken 30 yıl sınırının uygulanmaması, ikramiye ödenirken 30 yıldan fazla sürenin dikkate alınmaması çelişkisini ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenle, emekli ikramiyesinin ödenmesinde 30 yıl sınırının kaldırılmasını talep ediyoruz.

c- Fazla mesai ücretine yönelik mağduriyetlerin giderilmesi

Başta Adalet ve Maliye Bakanlığı personeli olmak üzere birçok kamu kurumunda, fazla mesai ücreti kaynaklı mağduriyet yaşanmaktadır. Mağduriyetin nedenini 666 sayılı KHK’nin fazla çalışma ücretiyle ilgili sınırlayıcı ve sonlandırıcı hükümleri oluşturmaktadır. Fiilen yapılan fazla çalışmayla ilgili olarak; fazla çalışma karşılığı ücretlerin hemen ödenmesi ve buna ilişkin sınırlayıcı hükümlerin mevzuattan çıkarılması yanında fazla çalışma ücreti tutarının arttırılması yönündeki beklentileri karşılayacak bir düzenleme yapılması uygun olacaktır. Torba Kanunda yapılan düzenlemeyle, iş yoğunluğu fazla olan mahkemelerde görev yapan personele fazla çalışma ücreti ödenmesi öngörülmüş ancak fazla çalışma ücreti ödenecek personelin söz konusu düzenlemede mahkemelerde görev yapan toplam personelin %10’unundan fazla olamayacağı hüküm altına alınmıştır. Hakim ve savcıların maaşlarında seyyanen zam yapılmak suretiyle ilave artış yapılmasının gündemde olduğu ve diğer adalet personeline yönelik maaş iyileştirmesinin düşünülmediği de dikkate alındığında fazla çalışma ücretinden bütün adalet çalışanlarının yararlanması yönünde bir düzenleme yapılması daha uygun olacaktır.

d- 4/C kapsamında istihdam edilen personelin kadroya geçirilmesi

Kamu görevlileri bağlamında son dönemin en önemli gündem maddelerinin başında 4/C statüsündeki personelin kadroya geçirilmesi yer almaktadır. Torba Kanun’da yapılan düzenlemeyle, 4/C’li personelin yaşlılık veya malullük aylığına hak kazanıncaya kadar istihdam edilebilmesine imkan sağlandı. Ancak, bu durum 4/C’li personelin kadroya geçiş beklentisini karşılamamaktadır. Bu çerçevede, 4/C’li personelin; kadrolu (4/A) veya sözleşmeli (4/B)statüsüne geçirilmelerine yönelik düzenleme yapılması daha uygun olacaktır. Bu yönde bir düzenleme yapılması kararı oluşturulmazsa; TÜİK’te görev yapmakta olan 4/C’li personel ile diğer 4/C’li personelin (Torba Kanunla son yapılan düzenleme dahil) aynı mevzuat ve uygulamalara tabi olması yönünde bir karara varılması da önemli bir eksikliğin giderilmesine katkı sağlayacaktır.

e- 2005 yılından sonra göreve başlayan memurlara 1 derece verilmesi

Şubat 2005’te Resmi Gazete’de yayımlanan 5289 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerine Bir Derece Verilmesi Hakkında Kanun ile 15 Ocak 2005’te görevde bulunan memurlara bir derece verilmişti. Ancak 15 Ocak 2005 tarihinden sonra göreve başlayan memurlara ek derece verilmedi. Bu eşitsizliğin giderilmesi için 15.01.2005 tarihinden sonra göreve başlayan/başlayacak devlet memurlarına da ilave bir derece verilmelidir.

f- Yüksek öğretim mezunu işçilerin memur kadrosuna geçirilmesi

Kamu kurum ve kuruluşlarında işçi kadrosunda görev yapmakla birlikte yürüttükleri görevler ağırlıkla memurlar tarafından yürütülen görevlerle aynı özellikleri taşıyan yükseköğretim mezunu (mühendis, avukat, doktor vb.) işçi personelin bulundukları kurumlarda memur kadrolarıyla ilişkilendirilmesi uygun olacaktır. Bu şekilde statü ve kadro değişimi kamu maliyesine ek külfet getirmemekte hatta bu konumdaki personelin bu işleme bağlı olarak maaşlarında düşme meydana gelmektedir.

g) KPDK’da üzerinde değerlendirme yapılan ve büyük oranda uzlaşmaya varılan konular

- Yardımcı hizmetler sınıfına ek gösterge verilmesi

– Yıllık izinlerin iş günü esasına göre düzenlenmesi

– KİT sözleşmeli personelin yıllık izinlerinin memurlarla paralel hale getirilmesi

– Özel sektörde geçen (işçilikte) hizmet sürelerinin tamamının kazanılmış hak aylığında değerlendirilmesi

- Kadın istihdamının artırılmasına yönelik konu başlıkları

* Analık izninin 18 haftaya çıkarılması

* Üçüncü çocuğa asgari geçim indiriminin %100 uygulanması (mevcut durumda 4 çocuğa uygulanıyor)

* Süt izni süresinin uzatılması ve süt izni süresince nöbet ve gece vardiyası verilmemesi

* Evlilik yardımı verilmesi

* Misafir sanatçıların iş güvencesinin sağlanması

* Kamu iktisadi teşebbüslerinde ücret sisteminin değerlendirilmesi, temel ücret gruplarının sayılarının azaltılması ve kurumlar arası ücret dengesizliğinin giderilmesi

* Kadroya geçirilen sözleşmeli personele getirilen 5 yıllık kurumlar arası nakil yasağının eş durumu ve sağlık mazereti yönünden değerlendirilmesi

* GATA sağlık personeline sağlık hizmetleri tazminatı verilmesi

* Yurtdışı 4/B statüsündeki sözleşmeli personelin kadroya alınması ve aile yardımından faydalandırılması

* Emekli kamu görevlilerine aile yardımı verilmesi

* Fazla çalışmaların geçici olması halinde ücret veya izinle karşılanması, süreklilik arz etmesi durumunda ise istihdam artışı yoluna gidilmesi

C) Öğretim Elamanlarına Mahsus İlave Maaş Artışı (Akademik Zam); Akademik personel, 2002-2012 döneminde reel maaş artışı bakımından bazı unvanlar için eksi bazıları içinse çok düşük düzeyde olması nedeniyle diğer kamu görevlilerine nazaran mağdur konumdadır. Bu anlamda, hem akademik personelin reel artış bazlı maaş mağduriyetinin giderilmesi ve üniversitelerin akademik personel ihtiyacının karşılanmasına ilişkin riskin ortadan kaldırılması ile lisans eğitimini üst düzey başarıyla tamamlayanların akademik personel kaynağına dahil olma tercihinde bulunmalarını teşvik amaç ve hedefleriyle akademik personelin maaşlarında;

a) Üniversite ödeneğinin 2014 Temmuz ayından geçerli olmak üzere en az 100 puan, 2015 Ocak ayından geçerli olmak üzere en az puan 100 puan arttırılması suretiyle (en az 100 puanlık artış 731 TL’lik toplamda ise 1.462 TL’lik artış anlamına gelmektedir)

b) Profesörlerin maaşlarının genel müdür maaşına, doçentlerin maaşlarının genel müdür yardımcısı maaşına, yardımcı doçentlerin maaşlarının daire başkanı maaşına, asistan ve okutmanların maaşlarının uzman/uzman yardımcısı maaşlarına eşitlenmek suretiyle iyileştirme/artış yapılması uygun olacaktır.

D) Sağlık Çalışanlarının Yıpranma Payı (Fiili Hizmet Zammı) Kapsamına Alınması; Konfederasyonumuza bağlı ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Kolu’nun yetkili sendikası Sağlık-Sen’in 13 Mayıs 2014 tarihinde gerçekleştirdiği “Sağlık Çalışanları Türkiye Buluşması” programında, sağlık çalışanlarının fiili hizmet zammından yararlananlar kapsamına alınması talep edilmiştir. O tarihte 61. Hükümetin Başbakanı olarak programa teşrif eden Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN, sağlık çalışanlarının fiili hizmet zammı (yıpranma payı) talebini olumlu karşılamış ve yeni yasama yılına yetişecek şekilde sağlık çalışanlarına her 5 yıl için 1 yıl fiili hizmet zammı verilmesi konusunda hazırlık yapılması için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sn. Faruk ÇELİK’italimatlandırmıştır. Yasama yılının 1 Ekim 2014 tarihinde başlayacak olması durumu da dikkate alınarak, sağlık çalışanlarının fiili hizmet zammından yararlanması konusunda bizzat Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından verilen sözün kazanıma dönüşmesi için gerekli yasal düzenlemenin hazırlanması ve konuyla ilgili olarak Sağlık-Sen’in görüşlerinin alınması uygun olacaktır.

E) Kamu Görevlilerine Yönelik Lisans Tamamlama Programları Açılması;

Kamu personel sistemimiz içerisinde azımsanmayacak sayıda ön lisans mezunu kamu görevlisi bulunmaktadır. Geçmişten günümüze birçok bakanlık, kamu kurum ve kuruluşu, kendi personeline yönelik lisans tamamlama programı düzenlenmesi yönünde faaliyet gerçekleştirmiş ve olumlu sonuçlar almıştır. Üniversite sayısının artmış olması ve her ilimizde üniversite bulunması gibi durumlar dikkate alınarak merkezi nitelikte bir koordinasyon çerçevesinde, kamu görevlilerinin bakanlık/kurum/kuruluş ayırımı olmaksızın bir bütünlük içerisinde lisans tamamlama programları aracılığıyla, yükseköğretim hizmetlerinin olağan işleyişine etki etmeksizin lisans mezunu olma fırsatı sunulabilir. Bu çerçevede, ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile yetkili sendikaların görüş ve önerilerini de almak suretiyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, YÖK ve Devlet Personel Başkanlığı’nın ortak yürüteceği çalışma ile lisans tamamlama programları düzenlenmesine yönelik ivedi bir süreç işletilmesi, kamu hizmetlerine yönelik etkinlik ve verimlilik unsurları ile kamu görevlilerinin liyakatine olumlu katkı sağlayacaktır.

Sağlık-Sen’in “Sağlık Çalışanları Türkiye Buluşması” programında – o dönem 61. Hükümetin Başbakanı olan- Cumhurbaşkanımız tarafından sağlık çalışanlarına yönelik lisans tamamlama programı açılması talimatı verildiği de göz önüne alınmak suretiyle; ön lisans mezunu kamu görevlilerine, mezun oldukları ön lisans programları ile yürüttükleri görev ve kadro unvanları birlikte değerlendirilmek suretiyle lisans düzeyinde yükseköğretim programı mezunu olma fırsatı sunacak lisans tamamlama programı açılması uygun olacaktır.

Kalkınmada öncelikli bölge kapsamındaki illerde görev yapan öğretmenlere ek ödeme ve benzeri pozitif ayrımcılık yapılarak burada kalmaları cazip hale geitirlmelidir.

Diyanet'in 'rotasyon' uygulaması gözden geçirilmeli, sorun ivedilikle çözülmelidir.

Bazı kamu görevlileri için devam etmekte olan başörtüsü yasağı da son bulmalı, erkek kamu görevlilerine yönelik kılık-kıyafet özgürlüğünün kapsamı genişletilmelidir.

Hac ve Umre ibadeti yapacak engelliler ve onlara refakat edeceklere yüzde 50 indirim yapılmalıdır.

Engellilerden otomobil alırken ÖTV alınmaması olumludur. Engelliler otomobil alırken KDV'de ödememelidir.



711 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
ÜYELİK

SİTE MENÜSÜ